İçinde bulunduğumuz günlerde, Suriye’nin karmaşık siyasi yapısı ve iç savaş dinamikleri, dünya genelindeki gözlemcilerin dikkatini çekmeye devam ediyor. Özellikle Vladimir Putin’in Beşar Esad’a olan desteği, bu krizin çözümündeki en önemli etkenlerden biri olarak öne çıkıyor. Ülkeler arasındaki uluslararası ilişkilere yön veren Putin’in savaştan önce ve sonra Esad ile kurduğu bağ, birçok analist tarafından inceleniyor. Peki, Putin neden Esad’ı bırakmıyor? Bu durumun arkasındaki stratejik nedenler neler? İşte bu soruların cevabı, Jeff Biehl’in son analizine göre çeşitli açılardan ele alınıyor.
Putin’in Esad’a verdiği destek, sadece güncel bir strateji değil, aynı zamanda geçmişten gelen tarihi bir bağın ürünü. Sovyetler Birliği’nin Suriye’ye olan desteği, Soğuk Savaş dönemine kadar uzanıyor. Esad ailesinin yönetimi altında, Suriye, Sovyetler ile yakın ilişkiler geliştirdi; bu durum, Putin’in soyundan gelen bir miras olarak değerlendirilebilir. Bugün, Suriye’deki sivillerin ve muhalefetin karşılaştığı zorluklar göz önüne alındığında, Putin’in bu ilişkiyi devam ettirmesi, kendi ulusal çıkarları açısından oldukça önemli hale geliyor.
Putin, geçmişte olduğu gibi yine Suriye’yi kendi stratejik çıkarları doğrultusunda kullanıyor. Jeopolitik hesaplar, Suriye’nin Hammam ve Tartus gibi stratejik noktalarının Rus donanmasına sunduğu avantajlarla birleşince, Esad’ın varlığının devamı, Moskova için vazgeçilmez hale geliyor. Suriye’nin jeopolitik konumu, Batı’ya ve ABD’ye olan mesafe, bölgedeki Rus varlığı için bir ‘direnç’ oluşturarak, Putin’e büyük bir stratejik alan sunuyor. Dolayısıyla, Esad’ın iktidarda kalması, pek çok analizde olduğu gibi bölgedeki Rus nüfuzunun devamı açısından kritik bir öneme sahip.
Putin’in Esad’ı destekleme kararı, yalnızca Suriye sınırlarıyla sınırlı değil; aynı zamanda Orta Doğu’daki tüm dengeleri etkileyen bir olay. Birçok Batılı ülke, Esad rejimine karşı durarak, muhalefeti desteklemeye yönelik adımlar atsa da, Putin’in kararlı duruşu, bu girişimlerin çoğunu etkisiz kılıyor. Rusya’nın Suriye’de askeri bir varlık göstermesi, sadece Esad’ı korumakla kalmıyor, aynı zamanda İran ve Türkiye gibi diğer bölgesel güçlerle olan dengeyi de etkiliyor. Esad’ın iktidarını sürdürmesi, aynı zamanda İran’ın Suriye üzerindeki etkisini arttıracak bir faktör olarak değerlendiriliyor. Dolayısıyla, Putin’in Esad’ı bırakmaması, sadece iki ülke arasındaki dostluktan ibaret değil; aynı zamanda Orta Doğu’daki ilişkilerin geleceği açısından kritik bir durum.
Öte yandan, Esad rejiminin sürmesi, Rusya için ekonomik faydalar da sağlıyor. Suriye’ye yapılan askeri yardımlar, Rusya’nın askeri sanayisini besliyor. Savaş halindeki bir ülkeye yapılan silah satışları, Moskova’nın ekonomisine katkı sağlarken, Suriye’nin yeniden inşası sürecinde de Rus şirketleri için büyük fırsatlar doğuruyor. Esad’ın iktidarda kalması, Rusya’nın bölgedeki ekonomik etki alanını genişletme fırsatını da beraberinde getiriyor. Bu bağlamda, Putin’in Esad’a olan bağlılığı, yalnızca askeri değil, aynı zamanda ekonomik çıkarlarını da gözeten bir yaklaşım olarak karşımıza çıkıyor.
Sonuç olarak, Putin’in Esad’ı bırakmama kararı, geçmişten gelen ilişkileri, jeopolitik stratejileri ve ekonomik çıkarlara dayanıyor. Savaşın sona ermesiyle birlikte, Suriye’nin geleceği açısından ne gibi diplomatik adımlar atılacağını bekleyip göreceğiz. Ancak, Putin’in Esad’a verdiği destek, önümüzdeki yıllarda da bölgedeki güç dengelerini belirlemeye devam edecek gibi görünüyor. Bu durum, Suriye’de barışın sağlanması ve istikrarın gelmesi için atılacak adımların ne kadar zor olacağını da ortaya koyuyor. Putin’in kararlı duruşu, sadece Suriye’nin geleceğini değil, aynı zamanda dünya genelindeki uluslararası ilişkileri de etkileyecek bir tabloya işaret ediyor.