Son yıllarda giderek artan kadın cinayetleri, toplumun her kesiminde derin bir üzüntü ve öfke yaratmaya devam ediyor. Veriler, Türkiye’de her yıl yüzlerce kadının cinayete kurban gittiğini gösteriyor. Bu cinayetlerin arkasındaki toplumsal dinamikler ve kadına yönelik şiddet, toplumun temel sorunları arasında yer alıyor. İşte bu bağlamda, Sena'nın son sözleri büyük bir yankı uyandırdı: "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum." Bu çarpıcı ifade, kadın cinayetlerine karşı savaşta bir sembol haline geldi ve kamuoyunda önemli bir tartışma başlattı.
Sena, henüz 28 yaşındayken hayatına son veren bir kadındı. Toplum içinde güçlü bir kadın figürü olarak bilinse de, hayatının son dönemlerinde karşılaştığı baskılar ve şiddet, ona çok zor zamanlar yaşattı. Sena, çevresine sık sık kadın cinayetlerine dikkat çekiyordu. "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum" ifadesi, onun içsel bir çığlığıydı. Bu sözler, kadına yönelik şiddetin yalnızca fiziksel bir sorun olmadığını, aynı zamanda ruhsal bir çöküş de getirdiğini gösteriyor. Sena'nın mücadelesi, kadınları koruma ve kadın cinayetlerini önleme çabası çerçevesinde ele alınabilir.
Arkadaşları ve ailesi, Sena'nın bu sorun hakkında ne kadar duyarlı olduğunu dile getirerek, onun yaşadığı travmanın sadece bireysel bir sorun olmadığını, toplumun birçok bölgesinde yaygın olduğunu vurguladı. Sosyal medyada yapılan paylaşımlar ve etkinlikler, "Sena için adalet" çağrısını yinelemekle kalmadı, aynı zamanda kadın cinayetlerine karşı duyarlılığı artırmaya yönelik bir hareket haline geldi.
Kadın cinayetleri, yalnızca bir istatistik değil, her biri birer trajedidir. Her cinayet gerisinde bir yaşam hikayesi, hayaller ve sevdiklerinin yaşadığı derin bir acı bırakır. Türkiye’de her yıl yaklaşık 300 kadının hayatını kaybettiği ve kadın cinayetlerinin önemli bir kısmının, erkekler tarafından aile içindeki şiddet veya boşanma gibi nedenlerle işlendiği istatistiklerle ortaya konmaktadır. Türkiye’nin imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılması, kadınların güvenliğini tehlikeye atarken; pek çok kadın, bu cinayetlerin önlenebileceğine dair umutsuz bir bekleyiş içinde kalıyor.
Sena’nın acı hikayesi, bu sorunların üzerine eğilmemiz gerektiğini gösteriyor. Kadına yönelik şiddet, toplumda köklü ve karmaşık bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, eğitim eksiklikleri ve geleneksel kalıp yargılar, bu acımasız döngüyü besliyor. Kadınların kendi haklarını savunabilmesi ve hayatlarını güven içerisinde sürdürebilmesi için toplumsal bir değişim gerektiği aşikar. Bu noktada, Sena’nın sesi, sesimizi daha da yükseltmek için bir fırsat olarak görülmelidir.
Sena’nın anlattığı hikaye ve verdiği mesaj, toplumun dikkatini çekmekte ve kadın cinayetlerine bir son verilmesi yönünde bir motivasyon kaynağı oluşturmaktadır. Kadınların yalnızca fiziksel değil, duygusal ve psikolojik olarak da korunması gerektiği gerçeği, ceza yasalarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine işaret ediyor. Yalnızca yasaların değil, aynı zamanda toplumsal normların da değişmesi gerekiyor. Aile içindeki şiddeti ve toplumsal baskıyı ortadan kaldırmak, gelecekte daha güvenli bir toplum oluşturmak için büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak, Sena'nın ardında bıraktığı "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum" ifadesi, yalnızca onun bireysel mücadelesini değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm çağrısını da simgeliyor. Artık erkek şiddeti ve kadın cinayetlerinin kabul edilemez olduğu aşikâr. Kadınların toplumda insan olarak görülmeleri ve eşit haklara sahip olmaları için mücadele sürmeli; her bir kayıptan ders çıkarılmalı ve gelecekte benzer trajedilerin yaşanmaması için çözüm yolları aranmalıdır.
Sena'nın hikayesinin, kadın cinayetlerine karşı duyarlılığı artırmasına ve bu konuda farkındalık oluşturmasına vesile olmasını umut ediyoruz. Kadınların seslerinin duyulması, geçmişte yaşanan acıların bir daha tekrarlanmaması için mücadele edilmesi gerektiğinin bilinciyle, toplumsal bir değişimin zamanının geldiğini anlayalım. Kadın cinayetlerine son demek, Sena ve onun gibi hayallerini yaşayamayacak diğer kadınlar için bir anlam taşımalıdır.