Marmara Denizi’nde dün akşam saat 21:30 civarında meydana gelen 3 büyüklüğündeki deprem, hem yerel halkı hem de uzmanları endişelendirdi. Depremin merkez üssü, Marmara Denizi’nin Adalar açıkları olarak belirlendi. İlk gelen bilgilere göre deprem, deniz yüzeyinin 10 kilometre derinliğinde gerçekleşti. Depremin ardından insanların büyük kısmı evlerinin dışında açık alana çıkmak zorunda kaldı. Ancak yetkililer, herhangi bir can kaybı ve maddi hasar ihbarı almadıklarını açıkladı. Bu gelişme, vatandaşlar arasında hem belirsizlik hem de merak uyandırdı. Ancak uzmanlar, bu tür sarsıntıların Marmara Bölgesi’nde sıkça meydana geldiğine ve büyük depremler öncesinde doğal bir süreç olduğuna dikkat çekti.
Marmara Denizi’nde meydana gelen bu depremin ardından, hemen ardından İstanbul ve çevresindeki pek çok kişi sosyal medya üzerinden yaşadığı panik ve korkuyu paylaştı. “Deprem mi oldu?” soruları hızla yayıldı ve insanlar, yaşadıkları anı anlatan mesajlar paylaştı. İstanbul Valiliği, deprem sonrası yaptığı açıklamada, tüm arama kurtarma ekiplerinin hazır durumda bekletildiğini ve bu tür durumlar için önceden alınan tedbirlerin devam ettiğini belirtti. Özellikle deprem bölgelerindeki yapıların dayanıklılığı konusunu yine gündeme getiren uzmanlar, bölgede meydana gelen bu depremin İstanbul gibi büyük şehirlerin deprem riskini bir kez daha ortaya koyduğunu ifade etti.
Uzmanlar, bu büyüklükteki depremlerin her ne kadar korkutucu olsa da, beş büyüklüğünde ya da daha üstü olan depremlerle karşılaştırıldığında daha az tehlikeli olduğunu belirtmektedir. Fakat, her depremde olduğu gibi, bu durum bile dikkatli olunması gereken bir durumdur. Marmara Bölgesi'nde artçılar yaşanabileceği ihtimaline karşı vatandaşların hazırlıklı olması gerektiğini vurgulayan uzmanlar, “Her sarsıntıda mutlaka güvenli bir alana yönelmek önemlidir. Bunun yanı sıra önceden hazırlıklı olmak, depremlerin etkilerini azaltmada büyük rol oynar,” şeklinde ifade ediyor.
Marmara Bölgesi, tektonik yapısı gereği en hareketli bölgelerden biri olduğundan, bu tür sarsıntıların sıklıkla yaşanması beklenmektedir. Uzmanlar, Marmara Denizi’nin altında yer alan Kuzey Anadolu Fayı’nın, bu bölgedeki depremlerin en önemli sebeplerinden biri olduğunu vurguluyorlar. 1999 İzmit depreminden sonra bölge insanında büyük bir korku ve duyarlılık oluşmuşken, bu tür küçük depremler, büyük bir deprem öncesinde yaşanabilecek normal sarsıntılar olarak değerlendiriliyor.
Bu bağlamda, çoğu kişinin bu tür olaylara karşı nasıl hazırlıklı olacağı, depreme yönelik farkındalık seviyesinin artırılması adına önemli bir tartışma konusunu oluşturuyor. İstanbul’un nüfusu, her sene artmaya devam ederken, yerel yönetimlerin bu konuda ne tür tedbirler alacağı da merak konusu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, son yıllarda gerçekleştirdiği kentsel dönüşüm projeleriyle yapıların güvenliğini artırmayı hedeflese de, halk arasında bu durumun ne kadar etkili olduğu tartışılıyor. Yapılan denetimlerin ve yapıların depreme karşı dayanıklılığının ne ölçüde sağlandığı, bu konudaki en belirleyici faktörlerden biri olarak öne çıkıyor.
Sonuç olarak, Marmara Denizi’nde meydana gelen bu son deprem, halkın deprem konusunda bilgilendirilmesi ve farkındalık seviyesinin artırılması gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Depremler, doğanın bir gerçeği olarak kabul edilmeli ve bu durumla başa çıkabilmek için önceden planlar yapılmalı. Deprem sırasında ve sonrasında atılacak adımlar, can ve mal kaybını en aza indirgemek adına oldukça kritik bir öneme sahiptir. İstanbul’da yaşayan herkesin bu konuda kendisini bilinçlendirmesi ve önlemler alması, yaşanabilecek olası tehlikelerin bertaraf edilmesine katkıda bulunacaktır. Bu ziyareti gerçekleştiren lokal yönetimler ve uzmanlar, halkı bilinçlendirme çalışmaları yapmakta ve daha güvenli bir yaşam alanı oluşturmak adına çeşitli projeler geliştirmektedirler.