36 yıl süren bir dava, gerçek bir film senaryosunu aratmayacak detaylarla yeniden alevleniyor. 'Davacı' filmi, kaybolan bir çocuğun ve ailesinin yaşadığı acıları konu alıyor ancak bu hikaye, gerçekte de yaşanmış bir hukuki savaşı, mücadelenin zorluklarını ve adaletin peşindeki bir ailenin serüvenini gözler önüne seriyor. Annesinin yıllar önce kaybolan çocuğunun peşine düşmesiyle başlayan olaylar, zamanla hukuki bir savaşa dönüşerek toplumda büyük yankı uyandırdı. Şimdi, yıllar sonra yeniden gündeme gelen bu dava, hem medyada hem de kamuoyunda önemli tartışmalara yol açtı.
Dava, 1987 yılında küçük bir çocuğun kaybolmasıyla başladı. Annesi, o günden beri her gün evladını aramakla geçirdi. Oğlunun kaybolduğu gün, yaşamı boyunca unutamadığı bir anı olarak kafasında yer etti. Aile, yıllar boyu umutsuzca çocuğunu aradı. Annesinin kalbinin derinliklerinde ışığını kaybetmediği o umut, 36 yıl boyunca devam etti. Çocuk kaybolduktan hemen sonra hemen her yerde başlatılan kampanyalar, medyada geniş yer buldu ancak yıllarca süren aramalara rağmen hiçbir iz bulunamadı. Anne, oğlu için yaptığı her şeyde adalet arayışını devam ettirdi ve yıllar içinde davanın hukuki boyutu oluştu.
Zamanla, davanın hukuksal boyutu giderek büyüdü. Anne, kaybolan çocuğunun ailesinin haklarını savunmak için defalarca mahkemeye başvurdu. Bu süreçte, birçok avukatla çalıştı, çeşitli sivil toplum kuruluşlarından destek aldı ve hatta medyaya da yansıyan birçok basın toplantısı düzenledi. Bu durum, toplumun olayla ilgili bilinçlenmesine ve dikkatini çekmesine neden oldu. Gelişen teknoloji sayesinde kaybolan çocuklar için yeni çözümler bulunmaya çalışıldı. Ancak kaybolan çocuk dosyası, hala kapanmamıştı. 36 yılın ardından dahi bir çözüm bulunamaması, toplumun adalet sistemine olan güvenini sorgular hale getirdi.
Şimdi, bu yasaklı hikaye hem sinemada hem de gerçek yaşamda yankı bulurken, kaybolan çocuk hikayesi, umutsuz bir hikaye olmaktan çıkarak adaletin peşine düşen her bir bireyin cesaretini simgeliyor. 'Davacı' filmi gibi, yaşamda da kaybolmuş bir çocuğun ve ailesinin hikayesi devam ediyor. Bu dava, tarihin belki de en uzun süren kaybolma hikayelerinden biri değilse de, şüphesiz ki yaşanan dram ve mücadele, adalet arayışının ne denli derin olabileceğini gösteriyor. Umut, yılmadan devam eden bir mücadele ile her zaman var olacaktır. Bu dava, sadece bir kaybolma hikayesinin silüeti değil, aynı zamanda aile bağları, sevgi ve umudun gücü üzerine olan bir destandır. Yılmadan süren bu hikaye, belki de bir gün gerçek bir sonuca ulaşabilecek.